Evet, varikosel erkek kısırlığının en yaygın ve tedavi edilebilir nedenleri arasında ilk sıralarda yer alır. Testislerdeki kan damarlarının varisleşmesi olarak bilinen bu durum sperm üretim merkezindeki ortamı bozarak sperm sayısı, hareketliliği ve yapısı üzerinde olumsuz etkilere yol açabilir. Bu bozulma, doğrudan erkek doğurganlığını azaltarak gebelik şansını düşüren önemli bir faktördür. Dolayısıyla çocuk sahibi olma sürecinde zorluk yaşayan çiftlerde erkeğin değerlendirilmesinde varikosel şüphesi öncelikli olarak araştırılır. Neyse ki bu durum doğru teşhis edildiğinde yönetilebilir bir sağlık sorunudur.

En sık görülen varikosel belirtileri nelerdir?

Varikosel genellikle sinsi ilerleyen bir durumdur ve pek çok erkek bir belirti hissetmeyebilir. Sorun, çoğunlukla çocuk sahibi olamama nedeniyle yapılan araştırmalar sırasında ortaya çıkar. Ancak varikosel belirtileri ortaya çıktığında, hastalarımızın en sık dile getirdiği şikayetler şunlardır:

  • Testis torbasında ağrı veya sızlama
  • Uzun süre ayakta kalmakla artan rahatsızlık hissi
  • Testislerde küçülme veya boyut farkı
  • Testis üzerinde ele gelen şişlik veya dolgunluk
  • Gözle görülebilir hale gelmiş damar yumağı
  • Kısırlık

Bu belirtiler arasında özellikle varikosel ağrısı, künt ve sızlayıcı bir karakterdedir. Genellikle günün sonuna doğru, yorgunlukla ve sıcak havalarda artar. Sırtüstü uzanıp dinlenmekle ise genellikle azalır.

Varikosel tanısı nasıl konulur ve dereceleri var mıdır?

Varikosel tanısının en önemli adımı, bu alanda tecrübeli bir hekim tarafından yapılan fiziki muayenedir. Tanı süreci genellikle şu adımları içerir:

Muayene, hasta ayaktayken yapılır çünkü bu pozisyonda damarlar yerçekimi etkisiyle daha belirgin hale gelir. Doktor, hastadan ıkınmasını (Valsalva manevrası) isteyerek karın içi basıncını artırmasını sağlar. Bu sırada damarlardaki kan göllenmesi artar ve en hafif derecedeki varikoseller bile kolayca hissedilebilir hale gelir.

Fiziki muayene sonucunda varikosel, ciddiyetine göre klinik olarak derecelendirilir.

  • Grade 1: Hasta normal dururken saptanamayan, sadece ıkınma ile ele gelen varikosel.
  • Grade 2: Hasta ayaktayken ıkınma olmadan ele gelen ancak henüz gözle görülmeyen varikosel.
  • Grade 3: Dışarıdan bakıldığında bile testis torbasında belirgin şekilde görülen en ileri evre varikosel.

Tanıyı desteklemek ve objektif veriler elde etmek için Skrotal Renkli Doppler Ultrason istenir. Bu yöntemle genişlemiş damarların çapı ölçülür, kanın geriye doğru kaçıp kaçmadığı (reflü) net bir şekilde görülür ve testislerin hacimleri hassas bir şekilde ölçülerek aralarında bir boyut farkı olup olmadığı saptanır. Ancak unutulmamalıdır ki tedavi kararını belirleyen en önemli faktör, muayenede saptanan klinik varikoseldir.

Varikosel sperm kalitesini ve doğurganlığı nasıl etkiler?

Varikoselin kısırlığa yol açmasının altında yatan birkaç temel hasar mekanizması vardır. Bu faktörler bir araya gelerek testislerin sağlıklı çalışma düzenini bozar.

  • Isı Artışı (Hipertermi): Testislerin sağlıklı sperm üretebilmesi için vücut sıcaklığından birkaç derece daha serin bir ortamda bulunması gerekir. Vücudumuz bu hassas ısı dengesini, bir tür soğutma sistemi gibi çalışan damar ağı sayesinde sağlar. Varikoselde bu damarlar genişleyip kanla dolduğu için soğutma sistemi etkin bir şekilde çalışamaz. Sonuç olarak testis içi sıcaklık artar. Artan bu sıcaklık, sperm üreten hücreler için zehirleyici etki yapar ve sperm üretimini bozar.
  • Toksik Maddelerin Birikimi: Genişlemiş damarlarda göllenen kirli kan, içerisinde hücrelere zararlı atık maddeler barındırır. Ayrıca böbrek ve böbrek üstü bezinden gelen bazı toksik maddeler de bu genişlemiş damarlar yoluyla testise geri kaçabilir. Bu durum testis dokusunda kimyasal bir hasara yol açar.
  • Oksidatif Stres: Bu belki de en önemli hasar mekanizmalarından biridir. Kirli kanın birikmesi, sperm hücrelerine saldıran “serbest radikaller” adı verilen zararlı moleküllerin artmasına neden olur. Bu moleküller, spermin hem hareket kabiliyetini bozar hem de en önemlisi, spermin taşıdığı genetik materyal olan DNA’sında kırıklara (DNA fragmantasyonu) yol açar. DNA’sı hasarlı bir sperm, yumurtayı dölleme veya sağlıklı bir embriyo oluşturma yeteneğini kaybeder.

Her varikosel için tedavi gerekir mi?

Hayır, her varikoselin tedavi edilmesi gerekmez. Pek çok erkek, herhangi bir sorun yaşamadan varikosel ile hayatına devam edebilir. Varikosel tedavisi kararı, hastanın durumu ve hedefleri göz önünde bulundurularak kişiye özel olarak verilir. Tedavinin gerekli görüldüğü başlıca durumlar şunlardır:

  • Çiftin bilinen bir kısırlık sorunu yaşaması
  • Sperm testinde (spermiogram) sayı, hareket veya şekilde belirgin bozulma olması
  • Varikoselin olduğu taraftaki testiste ilerleyici küçülme saptanması
  • Hastanın günlük yaşam kalitesini etkileyen kronik ve rahatsız edici ağrı olması
  • Gençlerde ve ergenlerde testis gelişiminde geriliğe neden olması

Tedaviden en yüksek faydayı, muayenede saptanabilen varikoseli ve buna bağlı sperm değerlerinde bozulma olan erkekler görür.

Güncel varikosel tedavi yöntemleri nelerdir?

Varikosel tedavisindeki temel amaç testise zarar veren kirli kanın geriye akışını engellemektir. Günümüzde bu amaçla kullanılan iki ana modern yaklaşım bulunmaktadır.

  • Cerrahi Tedavi (Varikoselektomi): Bu yöntemde amaç genişlemiş damarları cerrahi olarak bularak bağlamak veya klipslemektir. Günümüzde varikosel ameliyatı denildiğinde akla gelen en gelişmiş ve “altın standart” kabul edilen yöntem Mikroskopik Varikoselektomi’dir. Bu ameliyatta cerrah, özel bir operasyon mikroskobu kullanarak testisin atardamarını ve lenf damarlarını büyük bir hassasiyetle korur ve sadece varisleşmiş toplardamarları bağlar. Bu başarı oranı yüksek ancak genel anestezi gerektiren bir ameliyattır.
  • Ameliyatsız Tedavi (Perkütan Embolizasyon): Bu Girişimsel Radyoloji uzmanları tarafından uygulanan, cerrahi kesi olmadan yapılan modern bir damar tıkama işlemidir. Ameliyatsız bir yöntem olması ve hasta konforunu ön planda tutması nedeniyle giderek daha fazla tercih edilmektedir.

Ameliyatsız varikosel tedavisi (embolizasyon) nasıl bir işlemdir?

Hastalarımızın en çok merak ettiği konulardan biri de ameliyatsız tedavinin nasıl yapıldığıdır. Embolizasyon, hastalar için oldukça konforlu ve basit bir süreçtir.

İşlem genel anestezi veya narkoz gerektirmez. Hasta uyanık ve bilinçlidir, sadece işlem bölgesine (genellikle kasık veya boyun) küçük bir iğne ile lokal anestezi uygulanır. Hastanın rahatlaması için damardan hafif bir sakinleştirici verilebilir.

Girişimsel radyolog, bu uyuşturulan bölgeden ince bir iğne ile toplardamara girer. Ciltte herhangi bir kesi yapılmaz, sadece bir iğne deliği açılır. Bu delikten “kateter” adı verilen ince ve esnek bir tüp, anjiyografi cihazının sağladığı röntgen görüntüleri eşliğinde vücut damarları içinde ilerletilir. Bu kateter, sorunlu olan varikosel damarlarının içine kadar yönlendirilir.

Doğru noktaya ulaşıldığında, bu damarları içeriden tıkamak için kateterin içinden özel tıkayıcı materyaller (küçük metal sarmallar veya tıkayıcı bir sıvı) gönderilir. Bu materyaller kan akışını kalıcı olarak durdurur. Böylece sorunlu damar içeriden kapatılmış olur. İşlem genellikle 30-60 dakika sürer. Sonunda kateter çıkarılır ve iğne giriş yerine küçük bir bandaj yapıştırılır. Dikiş atılmaz. Hasta birkaç saatlik gözlemin ardından aynı gün evine dönebilir ve 1-2 gün içinde normal hayatına geri döner.

Hangi tedavi daha avantajlı: Varikosel ameliyatı mı, embolizasyon mu?

Her iki yöntem de varikoseli tedavi etmede yüksek başarı oranlarına sahiptir. Tercih, genellikle hastanın önceliklerine ve tedavi sürecinden beklentilerine göre şekillenir.

Mikroskopik Varikosel Ameliyatı:

  • Genel veya spinal anestezi gerektirir.
  • Kasık bölgesinde cerrahi bir kesi yapılır.
  • İyileşme süreci daha uzundur, normal aktivitelere dönüş birkaç hafta sürebilir.
  • Ameliyat sonrası ağrı daha belirgindir.
  • Düşük de olsa hidrosel (testis torbasında sıvı birikmesi) riski vardır.

Varikosel Embolizasyonu (Ameliyatsız Tedavi):

  • Lokal anestezi ile yapılır, hasta uyanıktır.
  • Cerrahi kesi ve dikiş yoktur.
  • İyileşme çok hızlıdır, normal hayata 1-2 günde dönülür.
  • İşlem sonrası ağrı minimaldir veya hiç olmaz.
  • Hidrosel riski neredeyse sıfırdır.
  • Daha önce ameliyat olmuş ve varikoseli tekrarlamış hastalar için mükemmel bir seçenektir.

Sonuç olarak her iki yöntem de etkilidir. Ancak embolizasyon, genel anesteziden ve ameliyat kesisinden kaçınmak, daha az ağrı yaşamak ve işine gücüne çok daha hızlı dönmek isteyen hastalar için belirgin avantajlar sunan, hasta dostu bir yöntemdir.

Varikosel tedavisi sonrası gebelik şansı ne kadar artar?

Bu tedavinin nihai hedefi ve en önemli sorusudur. Güncel bilimsel kanıtlar, doğru seçilmiş hastalarda varikosel tedavisinin hem sperm kalitesini hem de gebelik oranlarını anlamlı ölçüde artırdığını net bir şekilde göstermektedir.

Tedavi sonrasında hastaların yaklaşık %60-70’inde sperm parametrelerinde (sperm sayısı, hareketliliği ve normal şekilli sperm oranı) belirgin bir iyileşme sağlanır. Bu iyileşmenin sperm testine yansıması için en az 3-6 ay beklemek gerekir, çünkü sağlıklı bir sperm hücresinin üretim döngüsü yaklaşık bu kadar sürer.

En önemlisi, tedavi sonrası doğal yolla gebelik oranlarında %30-40 civarında bir artış bildirilmektedir. Ayrıca tedavi sonrası sperm kalitesindeki düzelme, tüp bebek (IVF) veya aşılama (IUI) gibi yardımcı üreme tekniklerine ihtiyaç duyan çiftlerin bu tedavilerdeki başarı şansını da artırabilir. Hatta bazı durumlarda, çiftin bu ileri teknolojilere hiç gerek kalmadan doğal yolla çocuk sahibi olmasına olanak tanır.

Puanlamak için Tıklayın
[Toplam: 0 Ortalama: 0]
Call Now Button